ÖLÜMÜNÜN 35. YILINDA AŞIK VEYSELİN YAŞAMINDAN KESİTLER |
![]() |
![]() |
![]() |
VEYSEL KAYMAK tarafından yazıldı. | |||
Cuma, 07 Mart 2008 03:51 | |||
ÖLÜMÜNÜN 35. YILINDA AŞIK VEYSEL’İN YAŞAMINDAN KESİTLER
Veysel KAYMAK Atatürk’le Görüşme
Aşık, bir tarihte, arkadaşı İbrahim’le, köy köy, kent kent dolaşarak İstanbul’a varır. Radyo Müdürü Cemil Beye, İzmir’den, bir tanıdığından mektup götürmüştür. Mesut Cemil Bey, Veysel’i radyoda bir programa çıkarır. Program öncesinde: “İyi söyleyin, bütün dünya sizi dinleyecek” diye açıklama yapar. Aşık, dünyaya duyurmak için, fazla bağırmak gerektiğini zannederek, türküsünü o şekilde okur. Mesut Cemil Bey, bir ara Aşık Veysel’e; “Hiç kendini sıkma, yalnız benim demem, öksürüp, pıskırma, kelimeler açık olsun, en hafif bile söylesen duyulur” diye açıklama yapar. Aşık türküsünü çalıp, söyler. Program çok güzel olmuştur. Dinleyenler beğenmiştir. Dinleyenler arasında Mustafa Kemal Atatürk de vardır. Atatürk, Radyoevini arayarak, “Onlar kimse bana gönderin” demektedir. O sırada Aşık Veysel’i, İstanbul’da kapıcılık yapmakta olan, Arapkirli Mehmet Efendi, radyodan alıp, misafir olarak evine götürmüştür. Ertesi gün Aşık’a durumu anlatırlar. Mesut Cemil Bey, Atatürk’ün yaveri Şükrü Beye, bununla ilgili bir mektup yazar. Şükrü Bey’e ulaştıklarında, Şükrü Bey onlara: "O bir zevk zamanı idi. Malum ya, şimdi çalışma zamanı. Haber vermeme imkan yoktur, veremem. Eğer yeniden hatırlayacak olursa çağırtırız.” diye açıklama yapar. Görüşme gerçekleşemez. Aşık, sırası geldiğinde bu anısını büyük bir hüzünle anlatır, “Görüşmek mümkün olmadı.” diye üzülürdü.
İsmet Paşa İle Görüşüyor
Cahit Külebi bir yazısında Aşık Veysel’i, “Onurlu, dengeli, yaptığı işi iyi bilen bir kişilikteydi. Çok saygındı. Ne para ne şöhret Onun kişiliğini etkiledi” diyerek, İsmet Paşaya benzetir. Bu benzetme bizce de doğrudur. Aşık, düşünce olarak gerçek Atatürkçü ve Cumhuriyetçidir. İsmet Paşa ile görüşmesini: -Bayram kutlaması mı, başka bir tebrikleşme mi hatırlamıyorum, halk kuyruğa girmiş, İsmet Paşa ile görüşüyordu. Biz de kuyruğa girdik, görüşmemiz sırasında, “Paşam, Aşık Veysel” diye tanıttılar. Paşa da “Ya öyle mi?” dedi. İsmet Paşa ile görüşmemiz de böyle oldu, diye anlatırdı.
Gürsel Paşa İle Görüşme
1965’te Aşık Veysel, oğlu Ahmet’le Ankara’ya gelir. Yanlarına Mustafa Timisi’yi de alarak, Gürsel Paşa ile görüşmek için Çankaya’ya çıkarlar. Paşanın Genel Sekreteri Nasır Zeytinoğlu’na görüşme isteklerini iletirler. Genel Sekreter başlangıçta görüştürmek istemez. Ayrılırlarken Aşık Veysel, ayak üzeri Zeytinoğlu’na, “Bir köylünün diğerini suya götürüp, susuz getirme” öyküsünü anlatır. Sonunda da; “İşte biz de suya geldik, susuz gidiyoruz” der. Anlatılanlar Nasır Zeytinoğlu’nun hoşuna gider. “Bunları uygun bir zamanda Paşaya anlatacağım. Sonucunu size bildiririm” diyerek, adreslerini alıp konukların uğurlar. Kısa bir süre sonra Paşa, Aşık Veysel’i makamına kabul eder. Görüşme sırasında Aşık, daha çok birlik beraberlik, kardeşlik ve benzeri konularda yazmış olduğu şiirlerini okur. Aşık, o günlerde Kızılay’da bulunan Büyük Sinema’da vereceği konsere, Gürsel Paşayı davet eder. Paşa da konser günü Büyük Sinema’ya gelerek, Veysel’i dinler. Bir görüşme de böyle noktalanmış olur.
Aşık Veysel’in Politik Görüşü
Demokrat Parti’nin iktidar olduğu yıllarda, zamanın Sivas Valisi köye gelerek, Veysel’den ve köyün ileri gelen bazı kişilerinden, oylarını DP’ye vermelerini istemiş, bir anlamda baskı uygulamışsa da bunda etkili olamamıştır. Herkesin “Vatan Cephesi”ne geçtiği açıklanan bu dönemde, Veysel ve köyün ileri gelen CHP’lileri görüşlerini değiştirmezler. Hatta Aşık o günlere tepkisini ifade eden, şöyle bir şiir de yazmıştır.
DEMOKRASİNİN BUDUR REJİMİ
Demokrasinin budur rejimi Vatan milletindir kim kovar kimi Sıkma savcıları, kovma hakimi Şekavet yok, adalet var bu yolda
Topkapı’da, Kayseri’de, Uşak’ta Kimin hakkı vardır bu sefil halkta Parmaklar oynuyor türlü nifakta Selamet yok, felaket var bu yolda
Radyo denilen Milletin malı Neşriyatlar tarafsızca olmalı Hakimiyet milletindir bilmeli Esaret yok, hep millet var bu yolda
Manasız mantıksız “Vatan Cephesi” Vatan milletindir bu neyin nesi Maksat Menderes’in seçim dalgası Menderes yok, memleket var bu yolda
Milletsiz bir devlet yoktur olamaz Eğri bakan aradığın bulamaz Hiçbir parti ebediyen kalamaz Şikayet yok, nihayet var bu yolda
Veysel söyler ama duyulmaz sesi Doğru söyleyene diyorlar “asi” Böyle değil idi şu demokrasi “Tahkikat” yok, hürriyet var bu yolda.
Bu konuda ikinci bir olay da, Adalet Partisi’nin iktidar olduğu dönemde yaşanmıştır. Parti yetkililerince, yurdun bazı yerlerinde bir dizi konser verdirileceği söylenerek, Aşık Veysel, Ankara’ya çağrılır. Ankara ve çevresinde bir iki yerde toplantılar yapılır. Aşık bakar ki toplantılarda, Adalet Partisi’nin propagandası yapılıyor, bırakır köye geri döner.
Kişiliği ve Toplumculuğu
Aşık Veysel, Atatürk Devrimleri’ne, Cumhuriyete, gönülden bağlı, samimi, dürüst, hoşgörülü, şakacı bir insandır. Bütün bunların yanında önemli başka özellikleri de olan, örnek bir insan. İlk dönemlerde şiirlerinde kaderci bir yaklaşım olsa bile, zamanla kaderciliğe karşı düşünceler ileri sürer. Özel sohbetlerinde dile getirdiği bu düşüncelerden bazıları şöyle; “Neden Örenyurt’tan[1] bizim köye kız yazmaz.” Veya “Bir insanın katil olacağı alnına yazılmışsa, katil oldu diye neden suçlanır” benzeri örnekler verirdi. Veysel’in kişiliği de, dünya görüşü de doğal olarak yaşadığı çağda ve ortamda oluşmuştur. Ayrıca bu olguda, Köy Enstitülerinin büyük payı vardır. Ünlü yazar Yaşar Kemal’in bir yazısında belirttiği gibi, “Veysel yeni bir Veysel olduysa, bu yıllarda oldu” görüşü bizce de doğrudur. Yine Yaşar Kemal’in, Veysel’in toplumculuğu konusundaki görüşü ise; “Veysel’in başkaldırması alttan alta bir gülmedir. Belki de kendi kökenine aykırı da olsa, kendi kişiliğinin üstüne yürüyerek de olsa, gerçekten bu kabul eden kişi gülerek, eğlenerek, öfkelenerek başkaldırıyordu. Tıpkı, köy kökenli bazı ozan ve yazarlar gibi, Tagor gibi, Balzak gibi.” Aşık Veysel Sivrialan’ın da içinde bulunduğu, Alevi-Bektaşi köylerinin yer aldığı, Emlak yöresinde doğup büyümüş, daha sonraki yıllarda ise arkadaşı İbrahim ile Küçük Veysel’le, çoğu halk ozanları gibi Anadolu’yu adım adım gezip dolaşmıştır. Doğal olarak onun kişiliğinin oluşmasında, eserlerinin ortaya çıkışında bu kültürün önemli payı vardır. Yine Yaşar Kemal: “İlk yıllarda Hasanoğlan’ı yapmanın, yaratmanın bir sevinç şakımasıydı”. Veysel’de bu şakımayı iliklerine kadar yaşadı. Ben Veysel’i o yıllarda tanıdım. Sevinçli bir şakımaydı. Karacaoğlan da böyle şakır mıydı, diye sordum Veysel’e. Önce anlamaz gibi yaptı, sonra birden güldü. ‘Karacaoğlan böyle şakıyamazdı, onun Hasanoğlan’ı yoktu garibin dedi.” Aşık Veysel Halkevleri ile yakın ilişki kurar, zaman zaman Halkevlerinde, konserler verir. Ayrıca Cumhuriyet’in aydınlanmacı kadrosu ile dostluk kurar. Bu dostlukları uzun yıllar sürer. Böylece karşılıklı etkileşim söz konusudur. Bu konuyu, Veysel’in bir şiirinde yer alan şu dörtlüğü ile bağlayalım:
“Kimi yaya kimi atlı Kimi uçar çift kanatlı Dünya şirin baldan tatlı Eyvah, balı tuza katmış.”
(1) Örenyurt komşu sünni köyü.
|